Türkiye’de döviz kurunun düzeyi ekonomik anlamda en yakın izlenen konulardan biridir. Ne de olsa, Türkiye önemli ölçüde ithalata bağlı bir ekonomi olup, ortalama %3.5-4 oranında cari açık ve 212 Mia USD özel sektörde kısa döviz pozisyonu taşıyan bir ekonomidir.
Toplam pozisyon hesabı, dövizde kısa olan pozisyonların, uzun döviz pozisyonların toplamını verdiği için aslında kısa döviz pozisyonu taşıyan kurumların bu rakamdan daha fazla pozisyon taşıdıkları rahatlıkla söylenebilir. Bu anlamda piyasadaki döviz kısa pozisyonu sorunu çok daha tedirgin edicidir.
Döviz kısa pozisyon açığının bu dönemde nasıl yönetileceğine dair pek çok soru soruluyor. Aşağıda bu konudaki önerilerimi bulacaksınız.
1. 2008 Küresel Ekonomik Krizinin halen şekil değiştirerek devam ettiğini, ekonomik sistemde oluşan zarar ve maliyetlerin tüm ekonomik sisteme dağılmaya devam ettiğini ve edeceğini unutmadan stratejik planının ve finansal yönetimin oluşturulması gerekmektedir.
2. Ekonomik ve siyasi gelişmelerin asıl etkisi t+90-120 gün sonra görülür. Nasıl menfur 15 Temmuz kalkışma girişiminin ekonomik etkisi Ekim-Kasım 2016’da kendini göstermeye başladı ise, Ekim 2016-Ocak 2017 dönemindeki döviz sepetindeki artışın asıl etkisinin 2017’nin II. Çeyreğinden itibaren görüleceğini unutmamak gerekir. Özet ile halen ekonomide “yara” sıcaktır, acısını sonra göreceğiz.
3. Kurumda taşınan kısa döviz pozisyon, hesabı yapılmadan ve her hangi bir karara dayanmadan alındıysa, finansal yönetimin niteliğinin sorgulanması gerekir. Kurum içinde en basit açıdan bilanço anlamında bir pozisyon yönetimi yoksa finansal yönetim ölçmeden ve ne risk taşıdığını bilmeden iş yapıyordur.
4. Döviz kısa pozisyonu YP-TL faiz farkı maliyetinden kaçınmak amacı ile alındıysa, kurumun faaliyet gelirleri yetersiz bulunuyor ve üzerine risk alarak hazine getirilerini arttırmak veya finansman giderlerini küçülmek amacı ile spekülasyon yapılıyor anlamına gelir. YP-TL faiz farkından kaçarken, kur zararının tüm karı eritebileceği ve finansal yapıyı bozabileceği unutulmamalıdır. Belli oranda risk alınıyorsa, en azından bu riski yönetecek profesyonellerin iş başında olması gerekir.
5. Taşınan bilanço pozisyonu tüm parametreleri ile hesaplanmalıdır. Hangi vade diliminde, hangi kurdan, ne kadar pozisyon taşındığı anlık olarak izlenmelidir. Ayrıca bilanço dışında sözleşmeler aracılığı ile oluşan döviz cinsinden haklar ve yükümlülükler de model içinde yer almalıdır.
6. Pozisyon hesabı yapılırken bilanço değerleri ile akım değerlerini karıştırarak hesap yapmak çok sık düşülen hatalardandır. Örnek vermek gerekirse,20 Mio USD YP kredi (bilanço değeri) karşılık yıllık 20 Mio USD (akım değeri) ihracat hacmini karşılaştırmak önemli bir yanılgıdır.
7. Pozisyon hesabı yaparken anlık bilanço verilerinde YP varlıkların nakde dönme risklerinin de ölçülmesi önemlidir. Öbür türlü risk analizi yapılmayan pozisyon hesabı her zaman olduğundan daha iyimser bir sonuç verecektir.
8. Bilanço itibari ile pozisyon durumu oluşturulduktan sonra, kısa pozisyon var ise bunun tutarının toplam aktife oranına, finansal kurumlar ile olan ilişkiye etkisine, kur sepetinin artış veya düşüş senaryolarına göre karlılığı nasıl etkileyebileceğine, kısa döviz pozisyonunun yükümlülükler uzatılarak ileriye ötelenip ötelenemeyeceğine bakmak gerekir. Küçük oranda taşınan riskleri uygun bir kur seviyesinden kapatıp, yola devam etmek uygun olacaktır.
9. Pozisyon yönetilirken bilançonun kendi içinde sentetik türev ürünleri ile mi? Yoksa tezgah üstü (OTC) veya düzenlenmiş pişyasalardaki türev ürünlerle mi yönetileceğine karar vermek gerekir. Örneğin 1 MM USD tutarlı 90 gün vadeli bir kısa pozisyon, bir banka ile forward anlaşması yaparak da kapatılabilir, bugün bir put option alınarak da yönetilebilir. Veya 1 MM USD karşılığı TL kredi alınıp, bu kredi spot piyasada 1 MM USD’a dönülüp bu tutar karşılığı vadeye kadar faiz alınarak da bir sentetik forward yaratılarak bu pozisyon yönetilebilir. Yeter ki pozisyon hesabı doğru olsun.
10. Sadece bilanço pozisyonunu yönetmek, pozisyon yönetimi yapmak değildir. Maliyet bileşenlerinin döviz cinsinden ayrım ve ağırlıklandırılması yapılarak, aynı şekilde fiyatlama esnekliğine bağlanmalı, buna göre her kur sepeti düzeyinde bir senaryo analizi yapılmalıdır. Bu senaryo analizinin içinde değişken ve sabit giderlerin ayrı ayrı analizi, kapasite kullanımı, rekabet durumu, sektördeki satılan mal ve hizmetlere karşı fiyat esnekliği, firmanın arz edeceği mal ve hizmetlerdeki fiyat esnekliği ve maliyet yapısı bir arada analiz edilmelidir. Bu modelden çıkacak sonuçlar bir iş planı (business plan) çerçevesinde değerlendirilmelidir.
11. Stratejik plan kapsamında ise, küresel ekonomik durum, Türkiye ekonomik durumu ile beraber değerlendirilerek orta/uzun vadede döviz kazandırıcı faaliyetlerin kurum içindeki payı arttırılmalıdır.
12. Bu tür ortamlarda zorunlu kalmadıkça finansal yapılandırma yapmamak (bütün yapılandırmalar pahalı ve bağlayıcı finansal yöntemlerdir.), pay satıp ortak almamak (bu ortamda yapılacak değerlemeler çok düşük kalacaktır) ve kurumun kendi çabası ile ayağa kalkması önemlidir. Ancak bu ayağa kalkma kurumun verim ve üretkenliğini eş zamanlı arttırması ile olabilir. Zorunluluk varsa ilk önce banka yapılandırması yapmak en son aşamada pay satışı yapmak anlamlı olabilir.
Çok temel anlamda yapılacakların özeti yukarıdaki gibidir.
“Prevention is better than cure.” İngiliz Atasözü
Bu konuda diğer yazılarım için:
Yeni yazılardan haberdar olun.