Noel Ateşkesi: Genç Askerlerin İnsanlığa Bıraktığı Ders

Yeni yılın kutlanması, hangi günde kutlanırsa kutlansın, insanlığın kadim uygarlıklarından gelen değerli bir mirastır. İnsanoğlu yeni yılın gelişini kutlarken, eski yılın da zorluklarını ve mutsuzluklarını geride bırakmayı ve unutmayı hedefler. İnsan beyni son derece ilginç ve karmaşık bir makine gibidir: Kötü anılar bilinç altına atılacak çöpler gibidir, tersine mutluluklar ve başarılar ise mümkün olduğunca hatırlanabilir şekilde tutulmaya çalışılır. Beynin bu davranışı, insanın akıl sağlığını ve kişiliğini mükemmel bir şekilde koruyan bir mekanizmadır.

Bu neden ile yeni yıl insanlık için yeni bir sayfadır. Eski yılın olumsuzluklarını eski bir deftere atacağımız yeni bir açılım ve umuttur.

Umut, insanoğlunu, en büyük hedefi olan barışa ve mutluluğa götüren en önemli itici güçtür. Ve umudun gücünü ve değerini en çarpıcı bir şekilde öğreten olay, bundan tam 106 yıl önce I. Dünya Savaşı’nda gerçekleşmişti.

24-26 Aralık 1914, Kuzey Fransa ve Belçika

Hiçbir savaş, I. Dünya Savaşı kadar, savaşa giren ülkelerin halkları tarafından bu kadar coşku ile istenmemiş ve arzu edilmemişti. Savaşın nedenleri son derece karmaşık ve tartışmalı da olsa, kökeninde ilk büyük modern ekonomi kriz olan 1873 Uzun Durgunluk “Long Depression” krizi yer almaktadır. Ekonomik, politik ve askeri gelişmeler, savaşın gelişini daha 1905 tarihli I. Fas Krizi ile haber vermiş, 1908 Bosna Krizi ile artık savaş kaçınılmaz hale gelmişti. Savaş 6 yıl sonra Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun pek de değer verilmeyen veliahdının uğradığı suikast sonrasında başlamıştı. Savaşın esas nedeni bu suikast değil, son 15 yıl boyunca kurulmuş olan askeri ve diplomatik kıyamet makinesinin kaçınılmaz olarak harekete geçmesidir.

Savaşın gelişi sürecindeki on yıllarda basın ve siyasetçiler toplumları bir alev topuna çevirmişti. Özellikle 1871’den beri, Alsace Lorraine meselesi, Fransız toplumunda tahmin edilemez bir Almanya düşmanlığı ve intikam alma isteği yaratmıştı. Aşağıda bir Fransız gazetesinde bir Alsas kökenli bir çocuğa, zorla Prusya şapkası giydirilmesi karikatüze edilmiş. Erkek çocuğun yanındaki kız çocuğunun geleneksel bir Alsas şapkası giydiğine dikkat ediniz.

1871 Prusya-Fransa savaşında fiilen Frankfurt Anlaşması ile hukuken kaybedilen Alsace-Lorraine Fransız okullarında halen Fransız toprağı olarak gösteriliyor ve genç nesillere bu bölgenin geri alınması için hayatlarını feda etmeleri gerektiği aşılanıyordu. Aşağıda Fransız okullarında Alsace-Lorraine’ni unutturmamak için verilen derslerden biri resmedilmiş.

Alman toplumunda ise Üçlü İtilaf Devletleri (Triple Entente) Fransa, Rusya ve İngiliz İmparatorluğu’nun Almanya’yı yok etmek üzere bir birlik kurduğu düşüncesi vardı. Fransız bankalarının Rusya’ya demiryolu yapımı için verdikleri kredilerin, milyonlarca Rus askerini Rus Polonya’sına ve Doğu Prusya sınırına taşınması amacıyla verildiği manşetlerden düşmüyordu.

İngiliz basınında ise daha 1900’lü yılların başında Almanya’nın gizlice İngiliz Adalarını işgal etmek için komplolar kurduğu yer alıyordu. Hatta o dönemki tabloid gazeteleri Almanların gizlice Kuzey Denizi altından tünel kazarak, yüzbinlerce askeri ile İngiltere’yi işgal edeceği gibi garip haberler yayınlıyordu. Alman donanması güçlenmeye başlayınca tünel hikayeleri, yerini işgalcilerin gemilerle taşınacağı hikayelerine bırakmıştı.

Avusturya-Macaristan veliahdının suikastından sonra 1 ay içinde askeri ve diplomatik gelişmeler tüm Avrupa’yı savaşa soktuğunda, savaş ilanları tüm ülkelerde müthiş bir coşku ile karşılandı. Avrupa’nın şehirlerinde görülmemiş kalabalıklar toplandı. İnsanlar marşlar söyleyerek, savaş ilanlarını kutluyordu. Tüm Avrupa Ağustos 1914’te tam bir milliyetçilik histerisi içindeydi. Siyasetçiler ise akıllarını ilk önce katı ve alternatifi olmayan planlar yapan askerlere daha sonra savaş isteyen milyonlarca vatandaşına teslim etmişti.

Aşağıda Almanya’nın savaşa girişini Münih’te coşku ile kutlayan halkın fotoğrafı bulunuyor. Bu fotoğraf uzun yıllardan sonra tekrar gündeme geldi. Çok daha sonra bu fotoğrafı inceleyen bazı tarihçiler, fotoğrafta vyer alan bir genç adamın genç Adolf Hitler olduğunu ve coşkuya kapılan onbinlerin arasında olduğunu iddia etmişti.

Nitekim Almanya; Fransa ve Rusya ile savaşa girmiş. Milyonlarca Alman askeri Belçika sınırından içeri girerek meşhur Schlieffen Planını uygulamaya başlamıştı. Bu plana göre Alman taarruzu tarafsız Belçika üzerinden geniş 5 adet yay çizecek, 3 hafta içinde Paris’e ulaşacaktı. Paris düştükten sonra, seferberliği geç çalışan Rusya’ya karşı bu askerler demiryolu ile tam 2000 km. doğuya taşınacak ve Doğu Prusya’ya ve Alman Polonya’sına taarruz edecek Rus silindirine son darbeyi vuracaktı. Bu plan bir İsviçre saati gibi işlemeliydi. Kamyonların olmadığı bir çağda planın başarısı bırakınız günleri, Alman ordularının saatlik performansına bağlıydı.

Ancak İngiliz Dışişleri Sir Edward Grey bu histeriye kapılmamış az sayıda insandan biriydi.  3 Ağustos 1914’te İngiltere’nin Almanya’ya Belçika’dan çekilmesi için verdiği ültimatomun bitmesine saatler kala, ellerinde lambalar ve meşaleler ile yaklaşan savaşı kutlayan onbinlerce Londralıyı seyrederken şu unutulmaz sözü söylemişti:

“Tüm Avrupa’da lambalar sönmeye başlıyor ve hayatımız boyunca bu lambaların bir daha yakıldığını göremeyeceğiz.”

Nitekim bu sözü söyledikten tam bir saat sonra Big Ben gece yarısı 12:00’yi çaldı. Britanya İmparatorluğu, Almanya ile savaşa girmişti!

Schlieffen planı başarılı olamadı. Schlieffen’in ardılları planın riskini azaltmak için planla oynamış ve Paris’e ulaşacak Alman sağ kanadından, Doğu Cephesi’ne ve Batı Cephesi’ndeki Alman sol kanadına kritik güçte birlik kaydırmıştı. Bu revizyon planının başarı şansını oldukça azaltmıştı.

Nitekim Almanlar Paris’e 15 km. yaklaşmalarına rağmen, momentumu kaybetmiş; Eylül 1914’te Müttefiklerin karşı taarruzu ile geri çekilip, Aisne Nehri’nde hattı muhafaza etmek için siper kazmaya başladı.

Ve böylece 1914-1918 arasında milyonlarca askerin hayatını kaybedeceği siper savaşları başladı. Tam dört yıl boyunca Alman ve Müttefik askerleri soğuk, yağmur açlık ve hastalıkların hayatı çekilmez kılacağı siperlerde hayatta kalmaya çalıştı.

1914 Noel’inde ise beklenmedik bir gelişme oldu. Taraflar siperlerinde Noel kutlamalarına başladığı zaman Alman askerleri ve İngiliz askerleri kendiliğinden Belçika ve Kuzey Fransa’da ateşi kesti. Askerler, siperleri ayıran insansız bölgede bir araya geldi. Ölülerini gömdüler, birbirlerine küçük hediyeler verdiler. Bu hediyeler, siperlerde askerler arasında değerli bir takas aracı olan sigara ve tütün başta olmak üzere, sosis, çikolata, içki ve küçük hediyelik eşyaları içeriyordu. Bu hediyelerin aslında değeri büyüktü: Siperlerde çamur ve soğuk içinde yaşayan askerlerin tek konforu olan bu temel ihtiyaç maddeleri askerler için çok kıymetliydi. Ve bunları bir gün önce öldürmekten çekinmeyecekleri ve düşman olarak bildikleri askerlere hediye etmekten tereddüt etmemişlerdi. Aşağıda Daily Mail’in 31 Aralık 1914 tarihli haberini görüyorsunuz.

Tanıklar; Ypres’te bir İngiliz-Alman futbol maçının dahi düzenlendiğini dahi tarihe not düştüler. Almanlar maçı 3-2 kazanmıştı. Maç bitince takımlar karşılıklı olarak birbirlerine sosis ve çikolata hediye etti.

Noel ateşkesi sadece İngiliz-Alman sektörleri ile sınırlı kalmadı, birbirlerine ölümüne kadar bilenmiş olan Fransız-Alman askerlerinden teşkil olan orduların tuttuğu cephe hatlarına yayıldı.

Daha da ilginci tüm cephe boyunca topçu ateşi de kesildi. Bunun anlamı büyüktür. Topçular ve özellikle ağır topçu birlikleri savaşın en stratejik birlikleriydi ve genel olarak üst komutaya yani kolordu ve ordu komutanlığı düzeyine bağlıydı. Topçu ateşinin kesilmesi, ateşkesin zımni olarak ve de pek istekli olmaksızın üst komuta düzeyi tarafından da kabul edildiğini gösteriyordu.

1914 Noel ateşkesi; genç askerlerin yeniden insanlığı ve insanlığın değerlerini anımsadığı bir andı. Bu genç insanların çoğu 18-25 yaşındaydı. Okullarda milliyetçilik ateşi ile yoğurulmuş, ülkesi için hayatını ortaya koymayı ve rakibini öldürmeyi vatanseverlik olarak görmeyi öğrenmişti. 1914 yılında Avrupa’nın tamamı savaştaydı. Britanya İmparatorluğu hariç olmak üzere savaşan askerlerin tamamı ülkelerinin bir ölüm kalım savaşı içinde olduğunu düşünüyordu. Ancak Aralık 1914 sonunda aynı genç askerler sadece dört ay içinde savaşın anlamsızlığını kavramışlar ve insanlığın ve uygarlığın anlamını yeniden hatırlamışlardı.

Ne yazık ki bu genç askerlerin insanlığa bıraktığı bu anlamlı ders, sonraki kuşaklar anlayamamıştı. 2021 yılına girdiğimiz bu günlerde de tam anlaşıldığını düşünmüyorum…

Noel Ateşkesi’ni kutlayan askerlerin tamamına yakını, 1915 Noel’ini göremeyecekti…

Ancak bu gençlerin unutulmaz mirası her zaman hatırlanacaktır. Aşağıda bu tarihi olayı ölümsüz hale getiren Messines’de kurulmuş  bir anıt yer alıyor: Soldaki bir Alman askeri, sağ taraftaki bir İngiliz askeridir.

Epilog:

Noel Ateşkesi bir daha tekrarlanmadı. 1915-1918 arasında bugün pek çoğunuzun adını bile duymadığı Artois, Champagne, Neuve Chapelle, Loos, Ypres, Verdun, Somme, Vimy Ridge, Passchendaele, Messines, Cambrai gibi Fransa ve Belçika’nın kırsal  yerleşim alanları ile anılan savaşların her birinde yüzbinlerce asker hayatını kaybetti. Sadece 20-30 km. ilerlemek için…

Örneğin Verdun’da altı ayda bir milyon asker ya hayatını kaybetti ya da yaralandı. Alman genelkurmay başkanı Falkenhayn, Verdun’a taarruz ederek Fransa’nın bu sembolik şehrini kaybetmemek için tüm gücünü buraya yığacağını ve 20 kilometrekarelik dar bir sahayı savunmak için yığılan birlikleri Alman topçusu ile yok edeceğini varsaymıştı. Altı ay içinde cephe eski haline döndü. Fransız orduları Verdun’u tutmuş, büyük bir bedel ödemiş ve ödetmişti.

Savaş, mareşallerin varsayımlarını test ettiği bir pokere dönmüştü. Bahsin yükseldiği her turda, masaya para yerine yüzbinlerce askerin hayatı konuluyordu. Mesela Fransız Generali Robert Nivelle; 1917 baharında Fransız ve İngiliz hükümetlerini Alman cephesini yarayacak bir plan üzerinde ikna etmişti. Chemin de Dames ve Arras’ta teşkil edilen 850,000 Fransız ve İngiliz askerinden oluşan ordu grubu; görülmemiş bir ateş desteği ile Alman cephesini yaracaktı. Oysaki Almanlar aylar öncesinden beri bu bölgede tarihin en muazzam savunma sistemini hazırlıyordu: Hindenburg savunma hattı.

Taarruzun sonucunda Fransız ve İngiliz orduları bu muazzam hatta çarpıp, eridi. Fransız komutanı, Almanların başaramadığını başarmıştı: Fransız askerleri isyan çıkararak, emirlere uymayı reddettiler. İsyanlar ancak dokuz ayda bastırılabildi.  Aşağıda Robert Nivelle ile tanışabilirsiniz.

Herhalde savaşın en üst düzeydeki asker hayatı harcama beceriksizliği unvanı İngiliz Batı Cephesi başkomutanı Mareşal Douglas Haig’e verilebilir. Haig, savaşı bitirecek “muhteşem” bir strateji hazırladığını düşünüyordu: Belçika’nın kuzeyinden dilim dilim Alman savunmasını yok edecek bir taarruz yaparak, Liege’e ulaşacak ve Batı cephesindeki Alman ordularının arkasına sarkacaktı. Böylece tüm Batı Cephesi çökecekti.

Bu taarruz da tam bir fiyasko ile sonuçlanacaktı.

Belçika’nın bir köyü olan Passchendaele’de İngilizler sadece dört ayda 450,000 asker ölü ya da yaralı olarak kayıp verdi. İngiliz askerleri taşıdıkları 30 kg. ağırlığındaki silah ve mühimmat ile dizlerine kadar çamura girerek, Alman cephesini yarmaya çalışmıştı. İngiliz birliklerinin başkomutanı yoğun ve ağır topçu ateşinin Alman cephesini yarmaya yeteceğini varsaymıştı. Ancak Belçika sonbaharın bu döneminde tam bir çamur bataklığı idi.  Üstelik binlerce İngiliz topu, saldırı eksenini tam bir ay yüzeyine çevirmişti. Top mermilerinin açtığı kraterlere düşen askerler, sırt çantalarının ağırlığı ile çamurda boğuluyordu. İşte Passchendaele’nin hali 1917 Sonbaharı…

Bu beyefendinin de varsayımının sonucunu öğrenmesinin süresi uzun ve bedeli de ağır olmuştu. Daha sonra Haig, şerefini kurtarmak için 1920’lerde anılarını kaleme alacaktı. Ancak savaşı kazanmış İngiltere’de kamuoyu uyanmıştı: Eski başkomutan, 1920’lerde “Aslanları ölüme gönderen koyun” olarak anılacaktı.  Aşağıda Feldmareşal Sir Douglas Haig’in fotoğrafı yer alıyor.

1915’e girerken Batı Cephesi’nde sıradan bir askerin hayatı ortalama 3 haftaya düşmüştü. 1916-1917’de bu süre 2 haftaya bazı sektörlerde 1 haftaya kadar düştü…

Batı Cephesi’nde dört yılda  3.5 milyon askerin öldüğü, 8.2 milyon askerin yaralandığı  tahmin ediliyor…

Burak Köylüoğlu

2 Ocak 2021

 

Related posts

Küresel Düzenin Hikayesi, XXV. Bölüm, Soğuk Savaş Tırmanıyor!

Küresel Düzenin Hikayesi, XXIV. Bölüm, Kızıl Dalga

Küresel Düzenin Hikayesi, XXIII. Bölüm, II. Dünya Savaşı’nın Sonu ve İki Kutuplu Dünya Düzeninin Sancıları