Ukrayna Savaşı son otuz yıllık dönemin en önemli dört olayından biridir: Sovyetler Birliği’nin yıkılışı (1991), 9/11 Eylül terör saldırıları (2001), Küresel Ekonomik Kriz (2008), Pandemi (2020). Bir de ilk endüstri devriminden beri ivmesini arttıran tüm uygarlığın başında Demokles’in Kılıcı gibi sallanan küresel ısınma meselesi var.
Eğer meşhur İngiliz filozof ve tarihçi, Sir Isaiah Berlin’in (1909-1997) “Historical Inevitability” yani kötü bir çeviri ile “tarihin kaçınılmazlığı” teorisi doğru ise dünyanın pek iyi bir yöne gittiği söylenemez.
Neyse biz yeniden Ukrayna Savaşı’nın küresel ekonomik etkilerine dönelim. Ekonomik etkileri analiz etmek için önce çok kısa savaşın stratejik durumunu güncelleyelim. Çünkü savaşın stratejik yönü, savaşın ekonomik etkilerini doğrudan etkiler durumdadır.
Savaşın kısa bir stratejik durumu
Ruslar bu yazının kaleme alındığı 6 Mart 2022 tarihinde, henüz başkent Kiev’i tamamen kuşatamamış durumda iken, Harkov’un batısından doğuya doğru ilerleyen Rus zırhlı birlikleri Kiev’i birkaç gün içinde batıdan kavrayacak gibi görünüyor. Kiev’in tamamen kuşatılabilmesi en az bir haftayı bulabilir.
Ülkenin ikinci şehri Harkov’un etrafındaki Rus kıskaçları kapanmış durumda iken, esas kazanımları Kırım’dan taarruz eden askeri birlikler elde etti. Stratejik liman şehri ve Kırım’ın önündeki son kapı olan Kherson düştüğü gibi, Ruslar sürat ile buradan doğuya doğru Mariopol’e ulaşarak, Kırım ile Rusya arasında kara bağlantısı kurma başarımına erişti.
Böylece Azov Denizi tamamen Ukrayna’dan koptu. Kırım’dan çıkan ve batıya dönen ikinci taarruz kolunun hedefinin Odessa olduğu anlaşılıyor. Odessa’nın düşmesi halinde Ruslar Karadeniz kıyısına tamamen hâkim olacağı gibi Moldovya ile sınırdaş hale gelecektir.
Batı basınında Rusların harekatının beklenenden yavaş olduğu ve Rus kayıplarının yüksek olduğu belirtiliyor. Rus askeri teknolojisi Amerikalıların nokta atış sağlayan güdümlü ateş gücünden çok daha geride olup, teknolojileri zırhlı birliklerin, roket ve klasik topçu silahlarının ateşinin belli alanlara yoğunlaştırılması prensibine dayanır.
Bu neden ile Rusların şu ana kadar savaşta sivil kayıpların artmaması için kendi ölçülerinde ihtiyatlı davranmaya çalıştıkları anlaşılıyor. Bu ihtiyatlılığın nedeni insani olmaktan öte, savaş suçları ve tazminatları gibi meselelerin anlaşma masasına gelmemesi olduğunu anlaşılıyor.
Bu ihtiyatlılığın bir başka sebebinin de Rusya’nın uluslararası kamuoyunda zaten son derece kötü olan görüntüsünün artacak sivil kayıplar nedeni ile daha da kötüleşmemesini istemesidir.
Bu çerçevede Ruslar büyük bir olasılıkla, Kırım-Donetz kara bağlantısını kurup, Harkov ve Odessa’yı ele geçirip, Doğu Ukrayna Luhansk ve Donets ayrılıkçı bölgelerini genişlettikten sonra harekatlarını sona erdireceklerdir. Kiev ise ele geçirilmesi halinde anlaşma masasında bir koz olarak kullanılacaktır.
Olayların gelişiminden Rusların Ukrayna’nın tamamını elde tutmak ve bir kukla hükümet yerleştirme gibi bir güçleri, ne ekonomik ne de politik anlamda bulunmuyor.
Bu durumda savaş iki veya üç hafta sürer. Sonra da Ruslar ellerindeki kozlar ile, Batı ve Ukrayna da talepleri ile masaya oturur. Anlaşamazlar ise, Ruslar yeni bir anlaşma noktasına kadar tutacakları yeni kazanımlar için savaşa devam eder. Batı da yaptırımların dozunu arttırır.
Hiçbir zaman unutmayın her savaş, barış yapmak için başlatılır.
Daha düşük olasılık ise Rusların Ukrayna’yı tamamen ele geçirene kadar savaşa devam etmeleridir ki, bu durumda küresel ekonomik ve politik depremin kuvveti daha sert olur.
Savaşın küresel ekonomik yansıması
Putin Ukrayna Savaşı ile iki büyük sürpriz ile karşılaştı: Demode kalmış olduğu ve fikir ayrılıkları ile parçalanmış olduğu düşünülen NATO yekpare bir şekilde ortaya çıktı ve Batı ekonomileri Rusya’ya karşı hızla kapsamlı ekonomik yaptırımlar açıkladı.
Yıllardan beri bir silah olarak kullanılan Amerikan yaptırımları küresel çapta, Rusya dahil olmak üzere neredeyse 10,000 gerçek ya da tüzel kişiyi kapsar durumda. Bu yaptırımlar mesela Kuzey Kore, Küba, İran ya Venezüella’da hedef aldığı rejimleri deviremedi ama bu ülkelere kapsamlı bir zarar verdi.
Batı’nın yaptırımları ilk defa Rusya gibi büyük bir ekonomiyi hedef aldı. Rusya 1.6 trilyon USD GSYH/GDP büyüklüğü ile sistemin 11. büyük ekonomisi. İlk amaç Rusya’nın 643 milyar USD büyüklüğündeki rezervini kullanmasını kısıtlayarak, rubleyi ve finansal sistemini stabilize etmesini engellemek. Diğer bir deyişle, Batı bloku Rus Merkez Bankası’nın USD veya EUR satıp, ruble almasını zorlaştırarak, Rusya’yı ruble üzerinden vurmayı hedefliyor. Rusya’nın rezervin yarısını bu amaçla kullanamadığı varsayılıyor.
Nitekim sene başında USD/ruble paritesi 75 civarında gezerken, şu an USD/ruble 124 USD düzeyine kadar geriledi. Rusya, ilk önce politika faizini %9.5’tan %20’ye getirdi. Bu işe yaramayınca ilk önce YP varlıklar daha sonra ruble varlıklar üzerinde sermaye hareketleri kısıtlaması getirdi.
Rus Varlık Fonu, çöken Moskova Borsası’nı (MOEX) desteklemek için, ki halen kapalıdır, 10 milyar USD ayırdı. MOEX datasına göre 2021 sonu itibari ile yabancıların MOEX’deki payı 86 milyar USD idi. İlk getirilen sermaye kontrollerinden biri de yabancıların Rus varlık satışını yasaklamak olmuştu.
Bazı Rus bankalarına getirilen SWIFT sisteminden çıkartılma kararı ilginç bir karar. Amaç enerji ticaretine aracılık eden Rus bankalarını sistemde tutarak, bir enerji arz şokunun doğmasını engellemek. Eğer bir enerji krizi ortaya çıkarsa, AB resesyona ve hatta stagflasyona girer. ABD’deki kaya gazı (shale gas) üreticileri ve OPEC ise ellerini ovuşturur. Henüz OPEC’e yönelik kotaların genişletilmesi için açık bir Amerikan baskısı görmedik. Uluslararası Enerji Ajansına üye ülkelerin stratejik rezervlerinden 60 milyon varil serbest bırakma kararı fiyatların deli gibi yükselmesine pek etkili olmadı. Bu arzın yarısını Amerikalılar üstlenecekti.
Bu krizin en iyi tarafı karbon endüstrisi ve yakıtlarından uzaklaşmanın önünü daha da açması olacak. Nitekim yüksek petrol fiyatları, yenilenebilir enerji (renewable energy) dönüşümünü hızlandıracak. İnsanlık için çok önemli bir fırsat. Yıllardır istenilen hızda gelişmeyen bu sektörü savaş daha da stratejik kıldı. Ne de olsa kapitalizmde fiyat mekanizması, ideallerden her zaman daha hızlı ve kesin çalışır.
Son bir yılda OPEC’in oynadığı oyunlar ve Ukrayna savaşı enerji fiyatlarını inanılmaz noktalara getirdi:
Bir ayda Brent ham petrol %27, doğalgaz %17, benzin %31, fuel oil %32, kömür %77 arttı. Ne yazık ki daha işin başındayız.
Size OPEC ve OPEC’in alanı dışındaki enerji ürünlerini üreten ülkelerin oligopol piyasa güçlerini nasıl kullanmış olduğunu şöyle anlatayım: Son bir yılda Brent ham petrol %70, doğalgaz %82, benzin %70, fuel oil %94, kömür tam %377 oranında arttı. Neyse ki Amerikalılar 1973 Arap petrol ambargosu ve 1979 İran Krizi derslerini doğru düzgün okumuşlar ki, Rusya’nın enerji ihracatını tamamen bloke etmeye çalışmadılar.
Bu arada Batı kökenli uluslararası şirketlerin Rusya’ya karşı “gönüllü” yaptırımlara katıldığı görülüyor. BP, Shell ve Exxon Rus varlıklarını ve girişim paylarını satacaklarını açıklamıştı. Boeing, Dell, Accenture, Mercedes-Benz, UPS, FedEX, GM, BMW gibi kurumlar Rusya ile bağlantılı operasyonlarını sonlandırma kararlarını ifade etmişlerdi. İkea, Nike, H&M, Inditex mağazalarını kapatacaklarını açıkladılar. Apple ve Disney, Google ise Rusya pazarına verecekleri ürün ve hizmetleri kısıtlayacaklar. Ford, Toyota ve Renault da yerel üretim faaliyetlerini durduracaklar.
Tabii bu yaptırımların Rusya’ya ekonomik zarar verirken, savaş da küresel ekonomiye darbe vuruyor.
Rusların hesabı belli: Yaptırımları Çin finansal sistemi ile by-pass edecekler. Üstelik Rus hammadde ve enerji ürünleri için her zaman Çin pazarı hazır. Üstelik dünyanın geri kalanı savaşı kınasalar da yaptırımlara iştirak etmek gibi bir aceleleri olmadığını gösterdi.
Fiyatlar Rusya’nın önemli üretici olduğu bazı metallerde de ani bir artışa geçti: Son bir ayda alüminyum %23, paladyum %33, nikel %24 oranında arttı.
Daha da önemlisi temel tahıl ürün fiyatlarında da önemli artışlar var: Son bir ayda buğday %49, mısır %19 oranında arttı. Ukrayna ve Rusya tüm dünyanın buğday üretiminin %25’inden fazlasını gerçekleştiriyor. Hatta bu iki ülkenin ürettiği tarım ürünleri küresel kişi başı tüketilen kalori miktarının %12’sini karşılıyor.
Küresel ekonomide sadece bu ürünlerin fiyat artışı sorunun bir bölümünü anlatıyor.
Bir kere Karadeniz artık savaş bölgesi, burada tam bir lojistik sorunu var. Daha da önemlisi ise Asya-Avrupa kara bağlantısının bir bölümü kapandığı gibi, Rusya hava sahası büyük ölçüde kapandı. Rus hava yolları da Batı hava sahasına uçuş yapamıyor. Yani küresel lojistik hatlarının bir bölümü ya tamamen ya da kısmi olarak kesildi.
Küresel enflasyon artık 2022 yılında %6’nın üzerinde olacak. Krizin başka zincirleme etkileri de var: Mesela Rusya endüstriyel gübre üretimde önemli oyuncu. Yabancı lojistik firmalarının “sabotajını” gerekçe göstererek Nisan ayına kadar gübre sevkiyatlarını durduracağı açıkladı. Tarım çıktısını doğrudan etkileyecek bu hamle, küresel enflasyonu iyice besleyecek. Rusların bu yaklaşımı tercihten öte bir sorun varlığını gösteriyor: Moller-Maersk ve Mediterrian Shipping gibi büyük konteynır firmaları da Rus limanlarında operasyonu durdurdu.
Ama korkutucu olan bu krize dünya para bolluğunda yakalandı. Beş büyük merkez bankasının yani, ECB (European Central Bank), FED, PBOC (Public Bank of China), BOJ ( Bank of Japan), BOE (Bank of England) bilanço büyüklükleri Ocak 2022 32.3 triyon USD büyüklüğüne ulaştı. PBOC hariç Ocak 2022 sonu bu rakam 26.2 trilyon USD’da. Küresel GDP’nin 95 triyon USD olduğu dikkate alınırsa, parasal genişlemenin geldiği boyut inanılmaz noktada. Zaten bu para bolluğu ile dünya bildiğiniz kumarhaneye dönmüştü.
Son bir yıldan beri bu kumarhane bir de yüksek enflasyon üretirken bir de üzerinde savaşın neden olduğu ve olacağı birincil ve ikincil enflasyonist etkiler, para bolluğunun sebep olduğunun üzerine binecek.
Üstelik AB ve ABD ekonomilerinin durumu oldukça farklı: ABD ağırlıklı olarak talep kökenli enflasyon deneyimlerken, AB daha çok maliyet ve arz yönlü bir enflasyonla karşı karşıya. Daha da önemlisi ABD’nin sağlıklı büyüme hızı, para politikasını daha şahince kullanabilecek bir alan oluştururken; Kıta Avrupası’nda sert faiz artışı ve bilanço daralması stagflasyona yol açabilir.
AB ve özellikle Almanya-Fransa ekseni bu krize çok hazırlıksız yakalandı. Daha da önemlisi küresel çapta faizlerin artışı İtalya ve İspanya gibi borç yükü yüksek ülkelere zarar verecek. AB tam bir açmazlar ve çıkmazlar karmaşasına girmiş durumda. Bu kriz ABD Demokrat iktidar ve İngiliz Muhafazakâr Parti iktidarının tercihleri ile Putin’in yaklaşımının çatışması ile ortaya çıktı ki, Berlin ve Paris bir kere daha olayların gerisinde kaldı. İşin faturası bunlara ve hammadde ve enerji alıp, düşük katma değerli mal ve hizmet üreten ülkelere kaldı.
Bir çift sözü de yere göre sığdırılamayan eski Alman Şansölyesi Angela Merkel hakkında söyleyeyim. Bu işin maliyetinin Almanya-Fransa eksenine kalmasının bir nedeni de Merkel’in Rusya ile kurmuş olduğu yakın ekonomik ve politik ilişkiler olmuştur. Eğer kendi tarihini iyi okumuş olsaydı herhalde meşhur Alman Ekonomik Mucizesi’nin (1949-1963) mimarı Ludwig Erhard’ın Almanya şansölyesi olduktan sonra başına gelenleri hatırlardı.
Erhard, unutulmaz Şansölye Konrad Adeneuer’den sonra 1963’te şansölyeliğe geldiğinde Almanya’yı birleştirmek için Sovyetler Birliği ile görüşmeye başlamıştı. Amerikalıların deyimi ile Doğu Almanya’yı para karşılığında geri alma girişimi ortaya çıkınca, Washington ve Londra’da kaşlar bir anda kalkmıştı. Erhard, 1966 yılında koalisyon hükümeti “ekonomik meseleler” nedeni ile “çözülünce” başbakanlıktan ayrılmak zorunda kalacaktı. Hiçbir Batı Alman şansölyesi de Erhard’dan sonra bir daha Sovyetler Birliği ile tek başına müzakere etmeyecekti.
Eski bir Hint atasözü bu vakayı çok güzel tanımlıyor: “Bazı şeyler değişir ama bazı şeyler hiçbir zaman değişmez.”
Gelelim Çin’e. Çin Batı yaptırımlarının kapsamını ve etkisini gözlemlemiş oldu. Çin herhalde 3.3 trilyon USD’lık rezervinin niteliğini ve Batı pazarına olan bağlılığını herhalde yeniden değerlendiriyordur.
Bu kriz tüm dünyanın ekonomik ve jeopolitik dengesini kalıcı olarak değiştirecek. Nasıl değiştireceği ise bir sonraki yazının konusu olacak.
Tek temennim artık yaklaşan “General Çamur’un” yani Rasputitsa’nın artık gelip askeri operasyonları kesmesi ve masada tarafların anlaşması.
Burak Köylüoğlu
6 Mart 2022