Uzaktaki Köprü: I. Bölüm

Mükemmel tasarlanmış bir stratejik planın başarısız olma nedenlerini, “Market Garden” operasyonu kadar iyi özetleyen başka bir örnek  yoktur.

“Market Garden” operasyonu  her strateji uzmanının incelemesi gereken eşsiz bir örnektir.

“Market Garden”; II. Dünya Savaşı’nı altı ay kısaltarak, 1944 Noel’inde savaşı bitirecek bir büyük hedef ile tasarlanmıştı. Bu plan ile İngiliz-Amerikan orduları,  “müttefikleri” Sovyetler Birliği’nden çok daha önce, Almanya’nın hayati merkezlerine ulaşacak ve savaş sonrası dünya dengeleri Batılı müttefikler lehine çevrilmiş oluşacaktı. Savaşın erken bitmesi ayrıca milyonlarca insanın hayatını kurtaracaktı.

Planın mantığına girmeden önce stratejik duruma bir göz atalım.

Muzaffer İngiliz-Amerikan ordularının açmazı

Batılı Müttefikler; Normandiya Çıkarmasından iki ay içinde Fransa’yı büyük ölçüde kurtardıkları gibi, Belçika’nın önemli bir bölümünü ele geçirmişler ve Almanya’nın savaş öncesi sınırına yaklaşmışlardı.

Batı Cephesi’nde savaşan Alman orduları çökme noktasına gelmişti. Müttefikleri durduran tek şey yakıt yokluğu idi.

Aşağıda 1944 Eylül tarihinde  Batı Cephesi’nin durumunu ve Batı Cephesi komutanı Eisenhower’ın  geniş cephede taarruz stratejisini görüyorsunuz.  Eisenhower cephenin genelinde duraksamadan yapılacak taarruzların Alman savunmasını çökerteceğine inanıyordu.

Manş Denizi’ndeki tüm kilit limanlar halen Almanların elindeydi. Belçika’da Antwerp Limanı henüz ele geçirilmiş ama limanın çevresindeki haliçteki Alman birlikleri mükemmel bir şekilde mevzilenerek, limanın mayınlardan temizlenmesini engelliyordu.

Yakıt ve tüm malzeme, Normandiya’daki Cherbourg limanı üzerinden yüzlerce kilometre yoldan taşınarak cepheye geliyordu. Üstelik Batılı Müttefikler, Normandiya Çıkartması öncesi tüm demiryollarını Almanların lojistik kapasitelerini yok etmek için bombaladıkları için, bu demiryollarını kullanamaz durumda idi.

Yakıt sıkıntısının yanı sıra, İngiliz-Amerikan ordularının iki önemli engel daha vardı: Almanya’yı korumak için inşa edilmiş olan Siegfried savunma hattı ve Ren Nehri. Bu engeller geçildiği takdirde, Müttefikler Almanya’nın en büyük sanayi merkezi olan Ruhr Vadisi’ne ulaşmış olacaktı. Aşağıda 22,000 müstakhem mevkiinden oluşan Siegfried savunma hattının meşhur “ejderha dişlerini” görüyorsunuz. Bu beton engeller, tanksavar hendekleri ile birleşince tankların ilerleyişini engelleyecek kapasiteye sahipti.

Aşağıda “Market Garden” operasyonunun  planlanan harekat planını görebilirsiniz. Harekatın başarılı olması sonucunda İngilizlerin Ren Nehrini ve Siegfried savunma hattını nasıl by-pass edeceğini görebilirsiniz.

Bu engelleri aşmak kolay değildi. Müttefiklerin yakıt yokluğundan dolayı durmasından faydalanan Almanlar savunma düzenlerini yeniden toparlıyordu. Almanlar 1944 yazında Fransa ve Rusya’da muazzam kayıplara uğramış, Sovyetlerin müthiş bir planlama ile icra ettikleri Bagration stratejik operasyonu ile beraber (bu harekât insanlık tarihinin bugüne kadar gelmiş geçmiş en büyük askeri harekatıdır) tüm Merkez Ordular Grubunu kaybetmişlerdi. Sovyetler Vitebsk’ten Varşova önlerine kadar olan 800 km. mesafeyi yaklaşık 45 günde  kat etmiş ve Almanların en güçlü ordularını tamamen imha etmişlerdi. Sovyetler de lojistik olanaklarının sonuna geldiği için Doğu Cephesi Vistula Nehri üzerinde stabilize olmuş ve bu sayede Almanlar kritik bazı birliklerini Sovyetler’in önünden çekerek dağılan Batı Cephesi’ni yeniden kurmaya başlamıştı. Gerçekten de Sovyetlerin yeni bir taarruz başlatmak için aylarca sürecek bir hazırlığa gereksinimi vardı.

Aşağıda tarihin gelmiş geçmiş en büyük ve belki de en kesin sonuçlu askeri harekatı olan Bagration Stratejik Taarruz harekatını görüyorsunuz. Almanya’nın en güçlü askeri birliklerini içeren Merkez Ordular Grubu bu harekat ile tamamen imha edilmişti.

Bu ortamda, İngiliz ordularının başkomutanı Mareşal Sir Bernard L. Montgomery, İngiliz Başbakanı Winston Churchill ve Batı Cephesi komutanı Eisenhower’a savaşı hızla kazanacakları bir plan sundu.

Plan, Almanya’ya Siegfried savunma hattı üzerinden doğrudan taarruz etmek yerine, Hollanda’nın Arnheim kasabasında yer alan ve Ren Nehri üzerindeki karayolu köprüsünü büyük bir hava indirme taarruzu ile ele geçirmeyi öneriyordu. Belçika-Hollanda sınırındaki cephedeki İngiliz zırhlı birlikleri sürat ile zayıf Alman cephesini yaracak ve yaklaşık 100 km. ilerleyerek paraşütçüler ile buluşacak ve Ren Nehri üzerinde sağlam bir köprübaşı ele geçirilecekti.

Daha sonra Ren Nehrini geçecek Müttefik orduları Siegfried hattını by-pass ederek, Almanya’nın sanayi merkezi Ruhr Vadisini ele geçirecekti. Almanya’nın savaşa devam etmesi bu noktadan sonra mümkün olamayacaktı.

Operasyonun hava indirme tarafı “Market”; paraşütçülere ulaşacak İngiliz kara birliklerinin harekatı “Garden” olarak tanımlanmıştı.

Planın başarısı, İngiliz zırhlı birliklerinin Arnheim’daki köprüyü ele geçirecek paraşütçüler ile sürat ile birleşmesine dayanıyordu.

Bunun için arada yer alan Son, Grave ve Nijgemen köprülerinin de ele geçirilmesi gerekiyordu. Arnheim’daki köprüyü ele geçirilmesi 1. İngiliz Paraşüt Tümeni ile Polonya 1. Paraşüt Tugayına hedef olarak verilmişti. Son, Grave ve Nijgemen köprülerinin ele geçirilmesi için Amerikan 82. ve 101. Paraşüt tümenleri kullanılacaktı. Hava indirme harekâtı toplam 42,000 paraşütçüyü kapsıyordu.

Amerikan hava indirme taarruzun başarısı plan için çok kritikti, İngiliz zırhlı birlikleri için Arnheim’a ulaşmaları için ele geçirilen köprülerden oluşan bir koridor açacaktı.

Müttefiklerin elinde bu planı gerçekleştirecek tüm araçlar vardı. Tüm Batı Cephesi’nde kesin bir hava hakimiyetine sahiplerdi. Paraşütçüleri taşıyacak nakliye uçakları ve planörler hazır durumdaydı.

Müttefikler daha önce İtalya ve Normandiya’da oldukça başarılı hava indirme harekatları uygulamıştı. Bu anlamda her türlü deneyimleri mevcuttu.

Belçika-Hollanda sınırındaki İngiliz zırhlı birliklerinin karşısında cepheyi tutan Almanlar zayıf ve moralsizdi. Bu birlikler karşısında ezici bir tank ve piyade üstünlüğü vardı. Daha da önemlisi muazzam bir topçu ve avcı-bombardıman hava gücü üstünlüğü ile her türlü direniş noktasını ezebilecek bir kapasiteye sahipti.

Batı Cephesi Müttefik Ordular komutanı Eisenhower ile Mareşal Montgomery pek geçinemiyordu. Eisenhower, İngiliz mareşalini defalarca görevden almayı denemiş ama bu girişimi Washington-Londra arasında sorunlar yaratmıştı. Gerçi Eisenhower hem Almanlar hem İngilizler tarafından vasat bir asker olarak değerlendiriliyordu. Üstelik Müttefiklerin en parlak komutanı olan George S. Patton da Eisenhower’ın sağlamcı ve riski sevmeyen yönetimini eleştiriyordu. Patton, 40,000 galon yakıt verilmesi halinde 2 gün içinde Alman sınırını geçeceğini ifade etmişti.

Aşağıda birbirini pek sevmeyen Patton, Montgomery ve Bradley’i görüyorsunuz. Patton solda meşhur Colt tabancası ile, her zaman soğukkanlı olan Bradley ortada, Montgomery ise sağda yer alıyor.

 Ama Patton’ın arkasında Washington yoktu ancak Montgomery’nin arkasında Londra vardı. Üstelik İngilizler, Alman işgali altındaki Hollanda’da kurulu füze rampalarından atılan V-1 ve V-2 roketlerinin Londra’yı bombalanmasından dolayı, Amerikalılara yoğun baskı yapıyordu.

Patton, 1943 Sicilya Harekâtı sırasında yaralanmış Amerikan askerlerini hastanede ziyaret ederken, psikolojik bir travma nedeni ile (fiziken yaralanmamıştı) hastanede bulunan genç bir askere, “Tanrı’nın belası korkak herif” diyerek art arda tokat atmış, daha sonra olay Amerikan basına sızmış ardından da olay Amerikan Kongresi’nde mesele olmuştu. Eisenhower bu olaylar sonucunda Patton’ın ilerlemesini durdurmuş, Patton’ın altında 1 yıl önce kolordu komutanı olan Omar Bradley, hızla terfi ederek, ordu komutanı olan  Patton’ın üzerine gelmiş ve Batı Cephesi’nde tüm Amerikan kara güçlerinin komutanı olmuştu. Gerçi Bradley’in de Eisenhower’ın temkinli yönetiminden pek memnun olmadığı biliniyordu.

Montgomery bu şartlar altında “Market Garden” planını konuşmak üzere Eisenhower’ın karargahına geldiğinde, Montgomery’nin kaba saba konuşması ve davranışları nedeni ile ikili arasında sert bir tartışma çıkmış, Eisenhower; İngiliz mareşaline, “Monty, senin patronun benim. Benim ile böyle konuşamazsın.”  demek zorunda kalmıştı.

Aşağıda Eisenhower ve Montgomery’i bir arada görüyorsunuz. Eisenhower ortada yer alıyor.

“Market Garden” planı Churchill tarafında da sahiplenilmiş, Churchill ısrarcı olarak ABD Başkanı Roosevelt ve Eisenhower’ı ikna etmişti. Böylece İngiliz-Amerikan lojistik olanaklarının önemli bir bölümü, “Market Garden” operasyonuna tahsis edilecekti.

Patton, kendisine söz verilmiş yakıtın elinden alındığını duyunca, duyduğu tiksintiyi gizlemekten kaçınmayacak, Eisenhower hakkında ettiği ağır küfürler karargahında yankılanacaktı.

Tüm lojistik öncelik Belçika’daki İngiliz ordusuna verilince, tüm Batı Cephesi’ndeki yavaşlamış olan ilerleme iyice duracaktı.

Onaylanmış olan “Market Garden” operasyonu için hava koşullarının hava indirme için uygun olması beklenirken, Alman işgal altındaki Hollanda’daki direniş örgütü, Arnheim çevresinde Alman tanklarının görüldüğünü içeren istihbarat raporları gönderiyordu. Üstelik Londra Bletchey Parkı’ndaki şifre çözücüler, Hollanda’da Alman zırhlı birliklerinin yer değiştirdiğine dair mesajlar çözmüştü.

Montgomery ve ekibi, bu tankların gücünü iyice kaybetmiş Alman zırhlı birliklerinden kalan bölük pörçük unsurlar olduğunu düşündü. Üstelik bu bilgileri Eisenhower’ın karargahına iletmediler. Hatta hava indirme harekatının komutanı Korgeneral Frederick Browning bölgedeki Alman silahlı güçlerinin yaşlılar ve gençlerden oluştuğunu (gerçekten de Almanlar savaşın son safhasında insan gücünün sonuna gelmişti) iddia edecekti.

Browning’in istihbarat subayı, Binbaşı Brian Urquhart, bölgede keşif uçuşu yaptırıp, Alman tanklarının fotoğraflarını gösterdiği zaman bu bilgi dikkate alınmayacaktı. Hatta Browning bu genç ve parlak subayı, motivasyonu bozduğu gerekçesi ile karargâhtan uzaklaştırılmasını organize etti. Browning, harekata gölge düşmemesi için bu genç subayı ayak altından kaldırıvermişti.

Polonya tugayının komutanı olan Tuğgeneral Stanislaw  Sosabowski de plana şiddetle karşıydı. Almanların bu kadar stratejik bir köprüyü savunmasız bırakmayacaklarını öne sürüyordu. Plana göre Arnheim’a inecek İngiliz 1. Paraşütçü Tümeni ile Polonya 1. Paraşüt Tugayı, parça parça ve birbirinden kopuk bir halde Arnheim bölgesine inecekti. Bu büyük bir riskti. Ancak Browning’in Polonya’lı bir generali dinlemek gibi niyeti yoktu. Ne de olsa Polonya birlikleri ve subayları İngilizler için “2. sınıf” birer müttefik idi. Sosabowski de Browning’e göre çok konuşan ve söz dinlemeyen ve de yerini bilmeyen bir Polonyalıydı.

Arnheim’a inecek İngiliz 1. Paraşüt tümeninin komutanı Tümgeneral Roy Urquhart (görevden uzaklaştırılan istihbarat subayı Brian Urquhart ile akrabalık ilişkisi yoktur) ise plan konusunda çekinceleri vardı. 10,000 kişilik gücün büyük bir kısmı Arnheim’daki uçaksavarlar nedeni ile köprüye 15 km. öteye indirilecek sadece 745 kişilik bir tabur köprüye yakın inecekti. tabur bir baskın ile köprüyü ele geçirene kadar, tümenin geri kalanı 15. km. kat ederek köprüye ulaşacaktı. Browning kibarca Urquhart’ın dediklerini dinledikten sonra, bölgede Alman direnişinin zayıf olacağını ve saatler içinde İngiliz 1. Paraşüt Tümeni’nin köprüye ulaşacağını ifade etti.

Tümgeneral Roy Urquhart, üstlerinin verdiği güvenceyi kabul etti. Ama Polonyalılar ile beraber ayının inine girecek olan kendisiydi. Ne de olsa cephe hattının 100 km. gerisine inecekti.

Almanların umutsuz durumu

Almanların tarafına baktığımız zaman, Almanların dertleri çok daha başkaydı. Batı Cephesini tutacak yeteri kadar asker ve ekipmana sahip değillerdi. Çokça övülen Siegfried Hattı’nın sadece sembolik bir değeri vardı. Normandiya ve Fransa’dan iki ay boyunca kaçarcasına çekilen Alman birlikleri neredeyse tüm ekipmanını kaybetmiş, birlikler çekilmeleri sırasında İngiliz-Amerikan avcı bombardıman uçakları tarafından müthiş kayıplar verdirmişti.

Alman diktatörü, kumdan kale haline gelen bu cepheye Mareşal Gerd von Rundstedt’i ve Mareşal Walther Model’ı atamıştı. Rundstedt kendi bildiğini okuyan eski Prusya ekolünden gelen parlak bir subaydı. Üstelik Hitler’e ve ekibine karşı  olan küçümsemesi de iyi biliniyordu. 1941 yılında Rusya’da Güney Ordular Grubunu son derece güçlü bir Sovyet karşı taarruzuna karşısında Rostov’dan çektiği emekli edilmiş, sonradan aldığı kararın son derece doğru olduğu anlaşılınca Hitler tarafından 250,000 RM değerinde bir çek ile ödüllendirilmişti. Rundstedt bu çeki, baskılara rağmen, nakde çevirmeyerek bu rüşveti kabul etmeyecekti. Hitler hakkında  “Bohemyalı bir onbaşı” nitelendirmesini açıkça söylemekten kaçınmazdı. Alman diktatörüne Rundstedt’in bu sözleri iletildiğinde “Ne yapalım, elimdeki en iyi feldmareşal” yanıtını vermişti.

Walter Model ise Almanya’nın en büyük savunma ustası olarak biliniyordu. Doğu cephesinde çökecek gibi görünen her cephede mucizeler yaratması ile biliniyordu. Karakterindeki önemli zaaflara rağmen, çalışkan ve enerjisi bitmeyen bir subaydı. Hitler, bir seferinde Model hakkında övgü ile bahsettikten sonra “Bunun altında çalışmayı asla istemezdim” demişti.

Rundstedt ve Model sürat ile çalışarak cepheyi savunabilir hale sokmaya çalıştı. Müttefiklerin yeni darbesini, güneyden yani Patton’ın zırhlı birliklerinden bekliyorlardı. Güçlerini tamamen yitirmiş birliklerini ise hava taarruzlarından uzak bir bölgeye çekerek, toparlamayı planlamışlardı.

İki mareşal, bu birlikler arasında yer alan, Normandiya’dan beri çarpışarak geri çekilmiş olan ve askerlerinin %80’nini yitirmiş olan II. SS Panzer Kolordusunu cephe gerisinde toparlamak için Arnheim ve Nijgemen bölgesindeki ormanlık alanı seçmişti. İşte Browning’in ayak altından çektiği istihbarat subayı Binbaşı Brian Urquahart’ın hava keşfinin fotoğraflarının kadrajına giren tanklar bu kolorduya aitti. Kolordu %80 oranında mevcudunu yitirmişti ama fanatik ve deneyimli askerlere ve az sayıda da olsa tüm savaşın en mükemmel zırhlı araçları olan Panther tipi orta sınıf ve Tiger tipi ağır tanklara sahipti.

Aşağıda II. SS Panzer Kolordusu’na ait iki tank tümeninin nasıl yerleştirildiğine dair ayrıntılı bir harita yer alıyoprç  9. SS Panzer Tümeni’nin Arnheim’ın hemen kuzeybatısında, 10. SS Panzer Tümeni’nin ise kuzeydoğusunda olduğuna dikkat ediniz.

Her iki Alman tank tümeni de İngiliz-Amerikan avcı bombardıman uçaklarından korunmak için ormanlık alan içinde mevzilenmiş.  Ne Almanların yaklaşan taarruzdan, ne de İngiliz ve Amerikalıların bölgede Alman tank birliklerinden haberi var…

Zarlar 17 Eylül 1944 tarihinde atılacaktı. İki Amerikan, bir İngiliz hava indirme tümeni yaklaşık 1700 nakliye uçağı ve planör ve görülmemiş sayıda avcı uçağı korumasında havalandı. Polonya tugayı daha sonra indirilecekti. Aşağıda İngiltere’den kalkan uçakların rotasını görebilirsiniz.

Belçika-Hollanda sınırında ise İngiliz tank kolordusu harekete geçmek için, gözlerini saatinden ayırmayan komutanlarının  emrini bekliyordu.

Burak Köylüoğlu

31 Ocak 2021

Yazı dizisinin ikinci bölümünü ve son bölümünü buradan okuyabilirsiniz.

Uzaktaki Köprü: II. Bölüm

Related posts

Küresel Düzenin Hikayesi, XXV. Bölüm, Soğuk Savaş Tırmanıyor!

Küresel Düzenin Hikayesi, XXIV. Bölüm, Kızıl Dalga

Küresel Düzenin Hikayesi, XXIII. Bölüm, II. Dünya Savaşı’nın Sonu ve İki Kutuplu Dünya Düzeninin Sancıları