On yıl sonra 2020-2021 yılında yaşanan ekonomik değişimin yeni bir çağın dönüm noktası olduğunu daha net görüyor olacağız.
Bu değişim, Amerikan ekonomik politikasının büyük ölçekli bir Neo-Keynesyen bir program benimsemesi ile başladı. ABD Başkanı Biden, 1.9 trilyon USD’lık pandemi paketini imzaladıktan sonra, hemen ardından 2.25 trilyon USD’lık altyapı yenileme paketini gündeme getirdi. Önceki ABD Başkanı Trump sadece 900 milyar USD tutarındaki bir paket ile yetinmişti.
Tabii Biden yönetimi vergileri arttıracak: Hem gelir vergisini ve hem de kurumlar vergisini. Kurumlar vergisini Trump 2017’de %35’den %21’e indirmişti. Biden yönetimi, %28’e çıkarmayı hedefliyor. Gelir vergisi üst dilimleri ile de oynayacak.
Bu yeni paket, eğer yasalaşırsa, ABD’nin oldukça eskimiş altyapısını yenilemeyi ve yaklaşık 19 milyon kişiye yeni iş olanağı sağlamayı hedefliyor. Paket aynı zamanda elektrikli araç üretimini ve geliştirilmesini destekleyecek.
Altyapı yatırımlarının hedefi ise Amerikan endüstrisinin verimliliğini ve rekabet gücünü arttırmak. Burada iyice şekillenen ABD ile Çin-Rusya sürtüşmesinin önemli payı var. İki hafta önce Alaska’da yapılan ve karşılıklı sert sözler sarf edilen Amerikan-Çin üst düzey görüşmelerinde tarafların pozisyonlarının en temel alanlarda dahi uzlaşmadan uzak olduğunu gördük.
Bu ekonomik yaklaşım aslında modern bir “New Deal” programı. New Deal, 1929 Büyük Buhranını aşmak üzere, John Maynard Keynes’in düşünceleri ile şekillenen meşhur ekonomik program idi. Keynes’in yaklaşımının 2021 yılında dahi ne kadar etkili olduğunu görüyoruz.
Asıl ilginç ve (korkutucu) gelişme pek basına yansımadı.
En son 1980’li yılların başında tanık olduğumuz nükleer savunma ve taarruz stratejileri tam 40 yıl sonra yeniden masada…
Yeni Amerikan yönetimi; nükleer başlık taşıyan kıtalararası balistik füzelerini (ICBM), hücum denizaltılarını ve nükleer silah taşıyan bombardıman uçaklarını yenilemek için kapsamlı bir programı değerlendiriyor. Soğuk Savaşın karmaşık ve oyun teorisine dayalı stratejileri yeniden tartışılıyor. Meşhur Amerikan think-tank kuruluşlarından Hudson Institute yayınlamış olduğu bir raporda “ABD’nin nükleer silah kapasitesinin büyük bir bölümünü yok etmek için, düşmanın sadece 5 hedefi (üç hava alanı ve iki denizaltı üssü) vurması yeterli.” diyerek yeni füze üslerinin kurulmasını önermesi bize sanki kırk yıl öncesini, hatırlatıyor.
Nükleer başlıkları hedefe atacak araçların yenilenmesi (ICBM, uçaklar ve denizaltılar) yıllara yayılmak üzere yaklaşık 500 milyar USD’lık bir bütçe.
Yeni Amerikan ekonomik stratejisinin bir ayağını da Çin’in ünlü “Belt and Road” mega projesine karşı bir hamle yapmak oluşturuyor.
Çin’in “Belt & Road” projesi yaklaşık 3.7 trilyon USD büyüklüğünde 2600 alt projeden oluşan ve 100 ülkeye eli değen çok önemli bir stratejik proje. Çin açısından bu projenin asıl hedefi hammadde kaynaklarında ve son ürün pazarlarında etkinliği arttırmak. Uzun vadeli hedefi ise bir Yuan para bloku oluşturmak.
ABD Başkanı Biden, ABD’nin en yakın müttefiki olan İngiltere’ye “demokratik ülkelerin” “Belt & Road” projesine karşı “büyük” bir altyapı programı hamlesi başlatması gerektiğini ifade etmesi boşuna değil.
Tüm bu gelişmeler genişlemeci para politikasına ek olarak büyük kamu harcamalarına dayanan bir büyük ekonomik stratejinin parçaları. İçinde askeri harcamaların arttırılması da var, tüketicilere doğrudan 1400 USD’lık ödemelerin yapılması da… Büyük resim, ayrıca ulusal ve uluslararası büyük alt yapı projeleri ile desteklenir durumda.
Tüm bunlar ekonomi için ne anlama geliyor? Rakamlarla durumu analiz edelim.
- Dört büyük merkez bankası olan FED (Federal Reserve), ECB (European Central Bank), BOJ (Bank of Japan) ve PBOC (People’s Bank of China) toplam bilanço büyüklükleri pandemi öncesinde toplam yaklaşık 20 trilyon USD iken, Şubat 2021 itibari ile 28.8 trilyon USD’a çıkmış durumda. Bu büyüklük 2007 sonunda yaklaşık 6 trilyon USD idi. (Reuters ve Dr. Edward Yardeni Report). Artık analizlerde Swiss National Bank ve Bank of England’ı analize katmak anlamlı değil. Bunların bilanço büyüklükleri güncel olarak birer trilyon USD ile orta sıklet durumunda. Pandemi öncesine göre değişimleri toplamda 0.5 trilyon USD.
- USD/EUR paritesi 1 Ocak 2020- 31 Mart 2021 arasında 1.1191 ile 1.1750 bandında hareket etmiş, max. 1.2276 düzeyini görmüş.
- USD endeksi (DXY) 1 Ocak 2020- 31 Mart 2021 arasında 97.2 ile 93.04 arasında değişmiş, max. 99.1’i görmüş.
- Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) pandeminin başladığını açıklaması ile USD endeksi en yüksek değeri görmüş. Yani piyasalar bu şok paradigma değişimi ile Amerikan dolarını güvenli liman olarak tercih etmiş. Dolar endeksi parasal genişleme temposu ile beraber daha sonra gerilemiş. En düşük değer Aralık 2020’de 89.9 olarak gerçekleşmiş. Mart sonu itibari dolar gücünü toparlayarak, dolar endeksini 93 düzeyine taşımış.
- Kasım 2020 seçimlerinden sonra, Demokratların başkanlığı ve Kongre’nin iki kanadında da çoğunluğu ele geçirmesi ile Hazine harcamalarının artacağı (ki sonraki gelişmeler ve yasalaşan ve ortaya konan paketler bunu doğruladı) piyasada satın alınmaya başlanmış.
- Nitekim Demokratların yasama ve yürütmeye bu kadar güçlü gelmelerinin etkisini Amerikan 10 yıllık tahvillerin getiri değişiminde de görüyoruz. Pandemi öncesinde (29.12.2019) bu kağıtların getirisi %1.7890 iken, 26 Temmuz 2020’de %0.568’e kadar gerilemişti. Amerikan 10 yıllıklardaki bu müthiş gerilemenin nedeni bol yaratılan parasal taban, sıfıra yakın politika faizi, henüz anlamlı bir aşı geliştirilmemiş olması nedeni ile pandeminin nasıl kontrol alınacağına dair belirsizlik gibi değişkenlerin sonucu idi.
- Ağustos 2020’de Rus aşısının geliştirildiğinin açıklanması ile Amerikan 10 yıllık kağıtlarının getirileri yükselişe geçti. Çünkü bu noktadan sonra tünelin ucundaki ışık görülmüş, pandeminin artık aşılama programı ile sonuçlanacağı ve politika faizlerinin uzun süre düşük ve parasal tabanın geniş tutulacağı denkleme girmişti. Bu denklemin sonucu orta vadede (aşılama sonucu insan dolaşımının ve tüketimin artacağı beklentisi ile) enflasyonun yükseleceği ve politika faizinin reel anlamda negatif kalacağı anlamına geliyordu. Yükselen enflasyon beklentisi ile politika faizi arasındaki fark açıldıkça, Amerikan 10 yıllıkların getirileri artmaya başladı. Hele ki Demokratların bu kadar kuvvetli geleceği belli olunca bu getiri artışı hızlandı. 2020 sonunda %0.919 kadar yükselen getiriler, 2021 Mart sonunda %1.72’yi buldu! Bu müthiş yükselişin nedeni Biden yönetiminin açıkladığı yeni hazine harcama paketlerinin, Amerikan ekonomisini daha ısıtacağı ve enflasyon beklentilerini arttıracağı idi.
- FED 10 yıllık getirilerinin daha da yükselmesine izin verecek gibi gözüküyor. FED; çeşitli vadelerde tahvil faizlerini ayarlayacak bir “Operation Twist” operasyonuna girişmeyeceğini açıkladı.
- Bizim genç piyasa ekonomistleri bu operasyonu 2011 yılından (ilk versiyonu 1944-1945 tarihinde savaş tahvillerinde yapıldı) hatırlayacaktır. Bu tarihte FED elindeki kısa vadeli tahvilleri satarak (veya itfa olmasını sağlayarak), bu likidite ile uzun vadeli tahvilleri alıp, uzun vadeli tahvillerin getirisini düşürmüştü. Biliyorsunuz ki, tahvil getirisi ile tahvil fiyatı ters çalışır. Eğer bir merkez bankası piyasadan borçlanma kağıtları alıyorsa bu kağıtların değeri yükselir, yani getirisi düşer.
- FED’in pandemi sırasında “Operation Twist” uygulamasına geçmemesinin nedeni basittir: Kumarhaneye (kumarhane bile bu piyasa ortamından daha mantıklı çalışır) dönem sermaye piyasalarındaki balonun daha şişmemesi için tahvil getirilerinin yükselmesine izin veriyor. Biliyorsunuz ki, tahvil getirileri yükseldikçe, sermaye piyasalarında yükselişler yavaşlar.
- Amerikan ekonomisi 2023’e kadar yüksek bütçe açığı, geniş para tabanı ve düşük faiz ile muazzam dış hesap dengesi ve hazine dengesi açıkları verecek. Bu politika da ABD için yükselen enflasyon, yüksek büyüme, düşen işsizlik; küresel ekonomi için farklı sonuçlar anlamına geliyor.
- USD endeksi Amerikan tahvil getirileri ile uyum içinde ve beraber artacak. Amerikan dolarının borçlanma piyasalarında efektif faizi arttıkça, yüksek borçlu ülkelerin hem baz borçlanma faizleri artacak hem de bu ülkelerin default riski ve likidite primleri artacağı için, bu ülkeler daha zor ve daha pahalı borçlanacak. Amerikan borçlanmasının düzeyi ve ABD Hazine açıkları arttıkça, ABD’nin küresel ekonomide borçlanma piyasalardaki payı artacak.
- Devasa alt yapı yatırımları ve hele ki bir Batı “Belt & Road” meselesi hayata geçerse, hammadde fiyatları daha da artacak. ABD ekonomisi küresel piyasalardan sadece fon emmekle kalmayacak, reel ekonomideki büyüme hammadde talebini arttırarak kendi yarattığı enflasyonu çarpan etkisi ile yayacak (ihraç edecek).
- Gelişmekte olan ülkeler, Çin ve bazı istisnalar hariç; değeri artan Amerikan doları, artan risk ve likidite primleri, artan faizler, artan hammadde fiyatları ile dört koldan sıkışacak. Zaten IMF Genel Direktörü Dr. Kristalina Georgieva 26 Şubat 2021 tarihli açıklamasında bu riski açıkça ortaya koymuş idi.
- Bu arada “Green Compliance” (şu Yeşil Mutabakat çevirisini bir türlü benimseyemedim. giderek ivmelenecek. Sakın bir an için 19. Yüzyıl Romantizm akımına kapılıp, bunu yaşlı Dünya’mızın iyiliği için olduğunu düşünmeyin. Hayır bu hamlenin esas hedefi Çin endüstrisi. Batı endüstrilerine (ve Japonya’ya) rekabet gücünü yeniden kazandırmak için yapılan bir hamle. Bu hamlenin Çin’in bu süreçlere ve teknolojiye adapte olmak için zaman harcayacağı ve maliyetlerini arttıracağı düşünülüyor. Bonus olarak bu gelişme, küresel ısınma meselesine de faydası olacak.
- Dijital devrimin ivmelenmesi hızlanacak ve aynı zaman giderek sürat ile üretim tanımı ve süreçleri devrimsel olarak değişecek. Zaten 2010’dan sonra bu değişim (bakınız 2008 Küresel Ekonomik Krizi) başlamıştı. Teoriler ve düşünceler artık daha hızlı bir şekilde masadan, üretim merkezlerine iniyor. Bu da gelişen ülkeleri ayrıca sıkıştıracak. Çünkü, bu ülkelerin iş gücü daha az nitelikli, yeterli süreç ve teknolojiye sahip değiller, bu teknolojileri elde edecek fonlara ulaşmaları zorlaşacak, kamu ve bireysel borçlar daha da bu ülkeleri daha da sıkıştıracak.
- Bütün dünyada ayrıca varlık enflasyonu giderek sınıflar arasındaki farkları açacak. Bu da tüm ülkelerde sosyal sorunların artması demek.
Evet gerçekten de ileride 2020-2021 dönemini başka bir ekonomik değişim noktası olarak hatırlayacağımıza eminim. Pandemide hayatını kaybeden milyonlar, geliri düşen ve işsiz kalan yüz milyonlarca insan, maalesef, sadece bir istatistik olarak hatırlanacak…
Bu yazı ilginizi çektiyse ve biraz daha derinlere dalmak isterseniz Bretton Woods 2.0 ve Hayaller isimli yazıma da göz atabilirsiniz…
Burak Köylüoğlu
4 Nisan 2021