Finansal planlama ve analizin önemini, Kurumsal Finans Yönetiminde Finansal Planlama ve Analizin (FP&A) Önemi, isimli yazımda ele almıştım.
FP&A sürecinde en çok kullanılan araçlardan biri de finansal göstergelerdir. Finansal göstergeler; kurumsal performansı özetler, aynı sektör içinde yer alan firmaların karşılaştırılmasını sağlar, kurumsal performansın genel trendini ortaya koyar.
MBA programlarında, finansal analiz seminerlerinde ve birçok kitapta finansal göstergelerin ne işe yaradığı yazılır ve çizilir. FP&A modelleri, iş planları, kredi analiz dokümanları finansal göstergeler ve bu göstergelerin tarihsel eğilimleri ile doludur.
Aslında bu kadar yaygın olarak kullanılan ve literatüre yer alan bu göstergelerin çoğunun değeri tartışmalıdır, ölçmeleri gereken eğilimi ölçmezler.
Finansal göstergeler neden kullanılır?
Finansal göstergeler kullanılarak yapılan modelleme ve analizde, FP&A süreci kolaylaşır ve yönetim kurulu ve CEO’dan oluşan üst yönetime anlaşılabilir bir dil ile sunum yapılabilir. Finansal oranlar özellikle tarihi veriler üzerinde kullanılarak, kurumsal performans konusunda bazı eğilimleri daha açık bir şekilde gösterebilir. Üst yönetimin eğilimlerini görmek istediği finansal göstergelerin başında finansal kaldıraç göstergeleri, EBITDA, EBIT, vergi sonrası kar, ROI, ROE, likidite göstergeleri, nakit akım göstergeleri, net borçluluk, alacaklar ve stokların devir süreleri gibi parametreler gelir.
Yatırımcılar, şirket hisselerinin performansını ölçmek için, ilgili kurumların finansal göstergelerini analiz eder. Yatırım bankalarının hazırladıkları şirket raporları, rapora konu şirketin finansal oranlarını yorumlar ve aynı sektörde yer alan firmaların finansal göstergelerini karşılaştırır. Bu raporlarda sık sık EBITDA/FAVÖK, P/E oranları, EPS (hisse başına kazanç), net kar büyümesi, çeşitli likidite ve borçlanma oranları konu edilir. Raporların kaynağı bağımsız denetimden geçmiş, TFRS/TMS standartlarına göre hazırlanmış finansal tablolardır. Yatırım bankalarının raporlarını okuyarak yatırım yapan yatırımcılar, gerçek bir temel analiz (fundamental analysis) yaparak pay senedi seçtiklerini düşünür. Nedense bu kadar analiz ve değerlendirmeye rağmen, yatırımcıların pek çoğu uzun vadede pay senetlerine yaptıkları yatırımın döviz sepeti cinsinden neden tatminkâr bir sonuç vermediğini anlayamazlar.
Bankaların krediler bölümleri finansal analiz ve kredi limit oluşturma sürecinde finansal göstergeleri sıklıkla kullanır. Bankaların yaklaşımı, analize konu kurumun finansal yükümlülüklerin yerine getirme kapasitesini ölçmek üzerine kuruludur. Doğal olarak bu analiz yöntemi daha çok finansal kaldıraç oranları, likidite oranları, yabancı kaynak servis oranları gibi göstergeler üzerine dayanır. Hoş Türkiye’de bankacılık sektörünün kurumsal kredi değerlendirme modelleri oldukça zayıftır. Sektördeki insan kaynağının niteliksel aşınmasına, kredi analizlerindeki kullanılan araçların kapsamına ve sorunlu kredilerin toplam içindeki reel oranına bakarak kolayca tümevarım yapabilirsiniz.
Kurumsal finans yönetiminde, finansal göstergelerin misyonunun, motorlu taşıtların gösterge paneli ile aynı olduğu varsayılır. Amaç, fazla detay ve teknik terimlere boğmadan zamanı değerli bir sürücüye otomobilini sürerken yeterli ve gerekli bilgiyi vermektir. Ne de olsa bu varsayıma göre bir otomobili kullanmak için müthiş bir teknik bilgiye gereksinim yoktur. Göstergelere bakmak, yolu izlemek ve trafik kurallarına uymak yeterlidir.
Bu varsayım kurumsal yönetim için oldukça yanlış bir temele dayanır. Genel olarak, kurumsal yönetim için hazırlanan dashboard ve finansal sunumlar yönetim kurulu ve CEO’ya basit bir otomobil gösterge tablosu sunar. Ancak kurumsal yönetimin en üst düzeyi için sunulması gereken basit bir otomobil göstergesi değil, tüm uçuş enstrümanlarının bulunduğu bir savaş uçağının gösterge tablosudur. Ne yazık ki kurumsal ölçekte doğru tasarlanmış ve kapsamı yeterli olan göstergelerin kullanıldığı firma sayısı pek fazla değildir.
Finansal göstergeler ile doğru analiz ve planlama yapmak için aşağıdaki noktaları göz önüne almak gerekir.
- Finansal oran analizleri muhasebe kayıtlarının sağlığına ve muhasebe yöntemine duyarlıdır. Bağımsız denetim geçmiş IFRS/TFRS’e göre hazırlanmış finansal raporlar kayıt düzeninin ve muhasebe yönteminin sağlığını kısmen doğrulayabilir. Dünya’da ve özellikle Türkiye’de yer alan bağımsız denetim uygulamaları ve IFRS/TFRS uygulamaları ile ilgili kritik eksiklikler mevcuttur. Bu eksiklikler ileride başka bir yazının konusu olacaktır.
- Yüksek enflasyon ve devalüasyon dönemlerinde tüm finansal göstergeler özellikle karlılık göstergeleri, normal eğilimlerinden sapma gösterir. Örneğin Ağustos 2018’de başlayan ekonomik kriz sonrasında kurumların önceki dönemde yüklenmiş oldukları maliyetler, kriz sonrası maliyetlere göre düşük kaldığı için operasyonel karlılıklarında geçici ve sanal bir yükseliş yaşanmış idi. FP&A sürecinde, ekonomik çalkantıların etkisini özellikle maliyet ve stoklar bazında, analize doğru yansıtmak gerekir.
- Finansal oranlar büyük ölçüde geçmiş finansal verinin eğilimini analiz eder. FP &A sürecindeki en önemli hatalardan biri geçmiş finansal verinin hangi koşullarda gerçekleştiği anlaşılmadan, aynı varsayımların ileriye yönelik “forecast” modelinde kullanılmasıdır.
- Finansal gösterge ve oranlar analiz ve planlama için bir araç görevi görür. Analiz ve planlamanın sonuç bölümünü oluşturan nitelikli bir değerlendirme bölümünün yerini tutamaz. Çoğu zaman FP&A sunumlarında finansal göstergeler bir araç olmaktan çıkmakta, bizzat değerlendirmenin yerini almaktadır.
- Finansal oranlar karmaşık bir resmi okumayı kolaylaştırır ancak resmin içindeki pek çok detayı ve renk tonunu da örter. Finansal göstergelere fazlaca dayanan modeller ile kurumsal finans yönetimi tembelleşir.
- Kurumun içinde yer aldığı sektörün dinamikleri, kurumsal strateji ve firmanın yapısı dikkate alınmadan finansal göstergelerin yorumlanması, değerlendirmenin niteliğini zayıflatır.
- Finansal göstergeler ile KPI’lar karıştırılmamalıdır. KPI seti, niteliksel ve niceliksel çok sayıda ve genel performans değişkenleri içerir. KPI seti genel olarak kurumun sayısal ve niteliksel performansını ölçerken, finansal göstergeler finansal riski ve performansı ölçer. Finansal gösterge analizi, KPI değerlendirme ölçeğine indirgendiği zaman FP&A fonksiyonu işlevsiz hale gelir.
- Finansal göstergeler aynı zamanda finansal makyajların ve yaratıcı muhasebe yöntemlerinin hedefinde yer alır. Düşük performans gösteren kurumları parlatmak için muhasebe oyunları ile finansal göstergeler parlatılır. Parlatılan göstergeler, kötü ve niteliksiz bir ürünün albenisini arttıran gösterişli bir paket gibidir. Kreditörler, dış yatırımcılar ve hatta şirketlerin kendi yönetim kurulları makyajlanmış finansal tablolar ve göstergeler ile aldatılır.
- Yaygın kullanılan birçok finansal oran ölçmesi gerektiği tanımı ölçemez ancak yaygın kullanıldığı için önemli analiz ve planlama hatalarına yol açar. EBITDA, GOP (gross operating profit), EBIT reel anlamda operasyon karı ölçmediği gibi; net işletme sermayesi, cari oran, likidite oranı da aslında likiditeyi ölçemez. Veya doğru formüle edilmemiş ROI (return on investment) yatırımların verimliliğini göstermediği gibi, faiz karşılama oranı (interest coverage ratio) gibi oranların kurumun borçlarını servis edebilme kapasitesini ölçemez
Finansal göstergeler ve dashboardların en önemli zayıflığı işte tam bu noktada düğümlenir. Sonraki yazılarımda, yaygın olarak kullanılan bu ve buna benzer göstergelerin aslında işe yaramadıklarını ve bu göstergeleri kullanan FP&A ekiplerinin, yatırımcıların, kredi analistlerinin aslında kavramsal olarak temeli olmayan parametreler ile uğraştıklarını anlatacağım.
Burak Köylüoğlu
Yeni yazılardan haberdar olun.